"Özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır?" diye sormuş kendine Atilla İlhan.Düşünüp belki de kaç zaman sonra cevaplayabilmiş bu soruyu:
"Yalnızların en büyük sorunu
tek başına yalnızlık ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu.
Ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığına benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle..."
Şimdilerde kendimize suç ortağı bir sevgili bulmak...Zor belki de imkansız.Herkes aşk denen suçu işleyip bir başkasının omuzlarına yüklemeyi öğrenmiş.Aşk belki de sahiden kitaplarda kaldı.Okuduğumuz kitaplarda...Okuyup herkes özendiği ama yaşamaya gelince tereddüt edip elini eteğini her şeyden çektiği aşklarda...
Kimsenin artık iliklerine kadar birini düşünemediği,düşleyemediği,hissedemediği bir dünya...Herkes bir yerlerinden incinmiş.Kendini kapatmış yahut boş meşguliyetlerinden kafasını kaldırıp görememiş bir şeyleri.
"Ben yalnız mutluyum." Kendimizi kandırmak belki de oyalamak için söylediğimiz bir söz.Bir yalan kendimize...
Kimseye,kimseyi sevmeye gereksinimimiz olmasaydı bir gece ansızın bir çimen gibi bitiverirdik nemli toparğın yüzünde.
"Aşk iki kişiliktir" demişse Ataol Behramoğlu;Nazım Hikmet de "Sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?" demiş.Tek duygu milyonlarda fikir,milyonlarca his...İşte insanın çoğaldığı nokta bu.Belki de bir insanı insan yapan bu,kimbilir...
Bunca zaman aşık olup içini ısıtıp yazdığı sayfalarca şiirlerle bizim de içimizi ısıtan insanlarda mı bir sorun vardı;yoksa "Ben yalnız mutluyum" cümlesinin ardına sığınan bizlerde mi var bir şeyler?
Kim ne derse desin...Hissettiğin kadar varsın şu yeryüzünde.Hissettiğinin ağırlığında yürürsün kaldırımlarda...
Beyza...